Kırmızı renkli ürünlerin vücudumuza faydasını uzun yıllardır tüm doktorlar sürekli dile getiriyor. Peki en yoğun kırmızı renge sahip ürünler içerisinde bulunan resveretrol ve elajik asit ne işe yarıyor?
Nar, çilek, kiraz, vişne, yaban mersini, böğürtlen, dut, gibi ürünler içerisinde yer alan bu antioksidanlar, vücudumuzun olmazsa olmaz en büyük yenileyici, onarıcılarıdır. Bu meyvelere ulaşan ve tüketen toplumlarda diğer halklara göre daha sağlıklı bir yaşam sürdüklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Akdeniz denizi etrafında yaşamlarını sürdüren bu ülkeler uzun ömürlü olmalarının yanı sıra sağlıklı olmalarıyla da dünyada bilinmektedirler.
Elajik asit nedir?
Son 50 yıldır yapılan araştırmalarda özellikle nar başta olmak üzere çilek gibi ürünlerde ‘’elajik asit’’in fazla olduğu tespit edilmiştir. Elajik asit antikanserojen ve antimutajen (hücre yapısının bozulmasını önleyici) etkileri olan bir antioksidandır. Ayrıca hücrelerde mutasyona neden olan DNA hasarını önleme gücü olan fenolik bir asittir. Bu iki etkisi nedeniyle kanser hastalıklarını önlemede etkili olabileceği görüşü vardır. Bu savlara göre elajik asit gibi anti-mutajenik etki gösteren bileşikler, DNA yapımı ve onarımından sorumlu P53 geninin bozulmasını önlemektedir. P53 geninin, kanser hücreleri tarafından bozulduğu bilinmektedir.
Nar ‘’elajik asit’’ yönünden ne kadar zengin bir meyvedir?
Nar da bulunan elajik asit antioksidan, anti-mutajen ve anti-kanser özelliklere sahiptir. Özellikle nar kabuğu narın en değerli yeriyken ülkemizde meyve suyu fabrikaları bu değerli maddeyi üstüne bir de para vererek çöpe atmaktadırlar. Yine kanserli hastaları tedavi etmek için nar kabuğundan hazırlanmış elajik asitli kapsüller eczanelerde satılmaktadır. Tanin grubundan gallasil-taninler (Gallagyl-type tannins) nar kabuğundaki bioaktif maddeler arasında en önemli olanlarındandır. Gallasil-taninlerin en önemli 2 üyesi olan punikalacin ve punisalin bioaktif maddeleri hidroliz süreç sonunda bu asite dönüşerek kansere karşı çok etkin bir savaş yürütürler. Narın kabuğu, antioksidan maddeler bakımından narın en zengin kısmıdır. Kolesterolu düşürücü, damar sertliğini önleyici, ve apoptoz (apoptotik hücre sayısı) dengesini sağlayıcı, dolaysıyla yaşlanmayı geciktirici özellikleri ile antioksidanlar sağlıklı bir yaşam sürmemize çok büyük katkı sağlarlar.
Elajik asidin cildimiz üzerindeki etkileri nelerdir?
Elajik asidin cilt üzerindeki etkisi sadece cilt kanserlerini engellemek ile sınırlı değildir. Bu madde cildin UV radyasyonundan kaynaklanan oksidatif strese ve doğal yaşlanma sürecine karşı korunmasında da yardımcı olur.
Özellikle güneş hasarlı cilde (hafif güneş yanığı) uygulanan bu asit, inflamasyonu azaltır. Bu özellikler nedeniyle cildin elastik bakımı ve iyileşmesi artarken aynı zamanda ince çizgilerin ve kırışıklıkların azalması sağlanır. Kırışıklıklara karşı büyük bir savaşçı olan elajik asit, cildin parlaklığını da artırmada başarılıdır.
Resveratrol en çok nerelerde bulunuyor?
Fransa’da doymuş yağ oranı yüksek bir beslenme şekli yaygın. Fakat buna rağmen kalp rahatsızlıklarına sık rastlanmıyor. Kimi bilim insanları bu durumu kırmızı şarabın daha ölçülü tüketilmesine bağlıyor. Araştırmalar siyah (bitter) çikolata ve üzüm, böğürtlen, dut, ahududu gibi etli ve zarlı kabuksuz meyvelerin iltihapları geçirdiğini ortaya koyuyor. Tüm bu ürünlerde görülen ortak maddenin “resveratrol” olması da araştırmacıları bu madde üzerinde yoğunlaşmaya itiyor.
5 katmanlı onarıcı ve koruyucu etki
Üzümde bulunan güçlü bir antioksidan olan resveratrol cildimizde 5 katmanlı bir onarıcı ve koruyucu etki sağlar.
1. Cildi korur
Cildimiz, çevrede bulunan dumanlar ve diğer hava kirleticilerin oluşturduğu aşırı derecede reaktif moleküller ve serbest radikaller tarafından saldırıya uğrar. Resveratrol, E vitamini ve C vitamini gibi antioksidanlar ile birlikte mevcut serbest radikalleri nötralize ederek bu zararlı moleküllerin baştan oluşmasını ve cilde zarar vermesini önlerler. Ayrıca resveratrol, E vitamini ve C vitamininin etkinliğini de artırır.
2. Cildi yatıştırır
Toksinler, güneşe maruz kalma ve diğer tahriş edici maddeler; ciltteki yaşlanmayı, kırışıklıkları ve sarkıkları hızlandırarak cildin kolajenine ve elastik yapısına zarar verir. Ancak resveratrolun iltihap önleyici özelliği sayesinde cildi yatıştırır ve kronik hasarı önleyerek iyileştirir.
3. Yüzünüzü onarır
Kolajen, cildimizde sağlıklı elastikiyeti sağlayan anahtar özelliğe sahip yapısal bir proteindir. Yaşlandıkça östrojen seviyeleri değişir, böylece daha az kolajen üretir. Kaz ayağının yanı sıra sarkık, ince ve cansız bir cilt ortaya çıkar. Resveratrol, östrojen gibi işlev görerek, cildin sıkılaşmasını ve nemlenmesini sağlarken olanı da muhafaza eder.
4. Güneşten koruma sağlar
Güneşe maruz kalmanın cilt hasarları ve yaşlanma için önemli bir neden olduğu konusunda hemen hemen herkes hem fikirdir. Güneş; kılcal damarları çatlatır, kolajen ve elastikiyet kaybı, kırışıklık, sarkmaya sebep olabilir. Araştırmalar gösteriyor ki, kırmızı şarap içmek cildinizi güneş hasarına karşı korumada etkili. Bu antioksidanın faydalarından daha fazla yararlanmak için cilt koruma bileşeni resveratrolu doğrudan yüze uygulamak doğrudan çözüm sağlayabiliyor. Topikal olarak uygulanan resveratrol, cildi korurken, UVA ve UVB ışınlarının geniş spektrumundaki hasarlarını engellemede de faydalı oluyor.
5. Sağlıklı cilt hücrelerini korur
Dolgun, parlak, kırışıksız bir cilt; genç ve sağlıklı cilt hücrelerinin en önemli kanıtıdır. Yüzümüzdeki işleyiş sürekli eski cilt hücrelerinin yerini önemli oranda yeniler almasıyla gerçekleşir. Cilt hücrelerinin tümünün değişimi sadece 1 ay içinde gerçekleşir. Ancak aldığımız yaş, hücre yenileme hızını her geçen gün yavaşlatır. Cansız bir cilt yaşlanmanın en büyük belirtisini taşır ve eski hücrelerin yenilerden daha fazla olduğunun ispatıdır. Cilt hücrelerini yaşlanmadan tamamen durdurmanın bir yolu olmamasına rağmen, resveratrol; vücudunuzu, hücrelerin ömrünü uzatan ve cildi parlak tutan sağlıklı dokuları koruyarak enerji tüketmeye teşvik eder.