Ramazan’da suyun değerini bir kez daha anlıyoruz!

Ramazan ayının son günlerine yaklaştığımız bu günlerde, bayrama hazırlanırken yiyecek kadar önemli, suyunda değerini bu ayda anlama fırsatına sahip oluyoruz. Günlük hayatın koşuşturması içerisinde elimizi bardağa uzatıp 3-5 saniye içerisinde içtiğimiz suyun hiç bitmeyeceğini ya da yok olmayacağını düşünüyoruz! Oysa ki küresel ısınma ve su fakiri ülke olma yolunda bilim insanlarının açıklamalarını her gün duyuyoruz. Bu durumda maneviyatı güçlü Ramazan ayında, su üzerine birkaç kez daha uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.

Yaşamak için su içmek gerekiyor!

Güzellik ve sağlıkla ilgili her türlü yayında, bol bol su içilmesi önerilir. Bu alanda hangi kitabı açsanız, hangi televizyon programını izleseniz, su konusu hep merkezde yer alır. Gerçekten su sağlık için de güzellik için de, özel olarak cilt güzelliği için de ama en önemlisi yaşam için belirleyicidir. Cenin anne karnında su içinde büyür. Yeni doğan bir bebekte vücudun %75’i sudur. Orta yaşlarda vücuttaki su oranı % 60’a iner, giderek % 50’ye düşer. Su kaybı doğrudan doğruya bir ölüm nedenidir, ağır ishallerde olduğu gibi. Kadınlarda vücut ağırlığının %50 si sudur. Erkeklerde bu oran %60 dır. Suyun büyük çoğunluğu (%40) hücrelerimizdedir. Bu oranlara bakarak, gençlik ve canlılıkla vücuttaki su oranı arasındaki ilişkiyi açıkça görebiliriz. Yani bir bakıma, vücudunuz su açısından ne kadar zenginse, o kadar gençsiniz, denilebilir.

Yaşlılık ile suyun önemini daha çok anlarız!

Yaşlandıkça cilt de, saçlar da kurur zaten. Bu belirtiler bize çok şey anlatır. Yaşlandıkça vücuttaki su dengesi bozulur. Yeteri kadar su içilse bile, hücreler suyu tutmakta zorlanır. Çünkü hücreleri çevreleyen koruyucu yağlar gittikçe fakirleşirler. Bu da hücrelerin su kaybetmesine neden olur. İnce, kuru, sarkmış bir cilt gördüğünüzde, bu durumun kalpte, kaslarda, karaciğerde, kan damarlarının duvarlarında ve eklemlerde de farklı olmadığına emin olabilirsiniz.

Belirtiler daima ciltte başlar. O bizim koruyucu giysimizdir. Cildimiz sürekli olarak yıkıcı dış saldırılar altındadır. Zehirli kimyasallar, hava kirliliği, güneşten gelen ultraviyole ışınları, tahriş, enflamasyona yol açan maddeler ve serbest radikaller gibi. İçerden ise doğal enzim etkileri, enflamasyonlar, toksinler ve yine serbest radikaller, cildimizi ve tüm sağlığımızı tehdit ederler. Ve bütün bunlar hücrelerimizde su kaybına neden olurlar.

Kaybedilen 2,5 litre su yerine konmak zorundadır!

Gün boyunca ortalama 2,5 litre su kaybederiz. Bunun 1,5 litresini idrarla, 0,4 litre kadarını terleme yoluyla, gene 0,4 litre suyu da nefes verirken kaybederiz. Demek ki, günde en az 2,5 litre suyu yerine koymak yaşamsal önem taşır. Hava sıcaksa veya herhangi bir nedenle fazla terlemişsek su ihtiyacı artar.

Su vücudun kan yapmasını ve kan dolaşımını sağlar, mukoza dokularını ve cildi nemli tutar, bazı vitaminleri çözer, idrarla böbreklerin temizlenmesine aracı olur, sindirimi düzenler, kabızlığı iyileştirir. Vücutta biriken ödemi atmanın en iyi yolu da su içmektir. Çünkü en iyi idrar söktürücü (diüretik) bizzat suyun kendisidir. Vücudunda su biriken kadınların genellikle yeteri kadar su içmedikleri görülür. Sabahları aç karnına su içilmesi vücuttaki zararlı toksinleri temizler.

Susuyorsanız vardır bir sebebi!

Aklınızda olsun, susama hissi ortalama 400-500 gram su kaybettikten sonra başlar. Canınız bir bardak su istediğinde, su kaybına çok yakın olduğunuzu bilmelisiniz. Bu nedenle özellikle sıcak ve kuru yerlerde bulunduğunuzda, su içmek için susamayı, ağzınızın kurumasını beklemeyin. Spor yaparken de sık sık su içilmesi gerekir. Biraz soğuk veya serin su, ılık sudan daha kolay emilir böylece su kaybını daha etkin bir şekilde giderir. Su hakkında ne kadar çok şey söylenirse söylensin, azdır ve daima eksik kalır…

Suya muhtaç olan bizler, onun değerini kaybetmeden önce anlamalıyız. İş işten geçtikten sonra, ahlar ve vahlar ile gideni geri getiremeyiz.

Yorumlar

Yorum

yasemin amato: 1965 yılında İran'nın Tebriz kentinde doğmuştur. 1983 yılından itibaren Türkiye'de yaşamaktadır. 1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra, ihtisasını aynı üniversitenin Dermatoloji Ana Bilim Dalı'nda yaptı. Kozmetik dermatolojiye olan tutkusunu geliştirmek için İngiltere'ye gidip Birmingham'da dermatoloji kursuna katıldı. 1995 yılında ABD'nin Dallas eyaletinde Kollajen enjeksiyonları hakkında eğitim aldı. 1996 yılında Paris'te dünyanın en ünlü uzmanlarından (Dr.Benjamin Asher, David Goldberg, Dr. Legrand, Dr. J.Le Coz, Dr.Laglen) değişik dolgu maddeleri enjeksiyonları, botoks ve mezoterapi eğitimi gördü. Türkiye'ye dönünce YASEMEN adında bir kozmetik dermatoloji merkezi açarak, İzmir'de ilk kez dolgu, botoks, mezoterapi, lazer epilasyon, kalıcı makyaj ve mikrodermabrazyon uygulamalarını başlattı. 2004 yılında Doğan Yayınevi'nden çıkan "Güzel ol, Bugün, Yarın ve Daima" isimli bir kitap yazmıştır. 2009 yılında "Yaşlanmayı erteleyin" "Evde güzellik ve bakım sırları" "Güzel dokunuşlar" isimli kitapları yayınlanmıştır. 2004 yılından itibaren Şamdan plus, Diva, Sabah Gazetesi'nin eki Günaydın, Hürriyet Aile, Kuşhan Diyet, Karşıyaka LIFE, ESİAD dergileri gibi yayınlarda köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca 1994 yılından beri Ticaret Europe üyesidir. Kendisi bir çok televizyon programlarında, üniversite içi seminerlerde, konferanslarda, ulusal ve uluslararası kongre ve seminerlerde konuşmacı olarak katılmıştır. Dr. Yasemin Fatih Amato evli ve bir çocuk annesidir.
Related Post
Leave a Comment