Menopozu artık çocuklar bile öğrendi neredeyse, annem yada anneannem “menopozda” diyebiliyorlar! Bu konuların hiç sakınmadan konuşulması herkes için çok daha iyi. Menopozun sırları çözüldükçe onu doğal karşılamayı öğreniyoruz. Kuşkusuz artık vücudumuzu daha iyi tanıyoruz. Muhtemel sorunları geciktirebileceğimiz, onları kontrol edebileceğimiz birçok yöntemi biliyoruz. Ve yaşadıkça, her dönemin ayrı bir güzelliği olduğunu görüyoruz.
Eskiden menopozla birlikte dişiliğin sona erdiği sanılırdı. Oysa bu dönüm noktasında sona eren sadece doğurganlıktır. Bir kadın ortalama olarak 13 yaşından 50 yaşına kadar, yaklaşık 30-40 yıl boyunca adet görür. Ama elbette bir gün, menapoz belirtileri başlar. Kendimizi bırakırsak, hızla yokuş aşağı yönelebiliriz. Ama vücudumuzu ve yaşamımızı sahiplenirsek alacağımız ödüller muhteşemdir. Her gün yeniden hayatın ne kadar güzel, bedenimizin ne kadar verimli olduğunu keşfetmeye başlarız..
Menopozla birlikte kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteron seviyesinin düştüğünü biliyoruz. Kadınlık hormonlarının seviyesi aşağı doğru inerken, erkeklik hormonları daha etkin bir duruma geçerler. Çünkü erkeklik hormonlarının düşüşü yavaş bir seyir izler. Menopozun hoşlanmadığımız yan etkilerinin bir kısmı bu nedenle baş gösterir. Ama cinsel isteğin devam edebilmesi testesteron sayesindedir. Bu dönemde hormon tedavisi tüm sıkıntıları hafifletir. Cildi korur, yaşlanmayı geciktirtir, sıcak basmalarını, kemik ve kas kaybını önler, sinirlilik, alınganlık, uykusuzluk gibi sorunları engeller, kalp hastalıklarından korur, kan dolaşımını düzenler, beynimizi yaşlanmaktan alıkoyar…
Hormon tedavisi fikri bazı insanlara itici gelebilir. Oysa Avrupa ve Amerika’da bioidentical olarak adlandırılan hormonlar birçok doktor tarafından kanser hastalarına bile öneriliyor. Ancak hormon alsanız da almasanız da doğal yöntemlerden sonuna kadar yararlanmak her şeyden önemlidir.
Egzersizle hormon dengenizi kurabilirsiniz
Hormon üretimini arttırmanın en etkili yolu egzersiz yapmaktır. Fiziksel aktivite ve düzenli jimnastik, hormonlarımızı dengeler. Orta ve ileri yaşlarda egzersiz yapanlarla yapmayanlar arasındaki hormon seviyeleri % 40 oranına varan farklılıklar gösteriyor. Ancak Prof. Dr. Mehmet Öz’ün de önemle üzerinde durduğu gibi, hormon tedavisi gören kadınlar östrojen almadan önce aspirin almalıdırlar.
Bitkisel alternatifler (fitoestrojenler – bitkisel östrojenler)
Bazı gıdalarda ve tohumlarda “ isoflavonlar” bulunur. Izoflavonlar östrojen seviyesi düşükse, vücuttaki östrojenin yerini alırlar, yüksek ise fazlasını bloke edebilirler. Düzenli olarak; brokoli, lahana, karnabahar, brüksel lahanası, sarımsak, soğan, soya ürünleri-mercimek-bezelye-keten tohumu tüketerek doğal östrojen kaynaklarından yararlanabiliriz. Doktorlar artık yaygın olarak reçetelerine soya izoflavonları ilave ediyorlar. Özellikle ateş basmalarına karşı çok yardımcı oluyor. Çok yakında kızıl yonca ve black cokosh konsantrelerini de kullanmaya başlayacağız.
Ozon terapi’den yararlanın
Bu yöntem, dışarıdan hiçbir yabancı madde almadan canlanmanızı sağlar. Ozon Terapisinin değişik yöntemleri olmakla beraber en yaygın uygulama, hastanın kolundan 50 ila 100 ml. kan alınarak yapılmasıdır. Yavaşça alınan bu kan, tesbit edilen dozda ozonla karıştırılır ve vakit kaybedilmeden sahibine geri verilir. Bu tedavi kanımızı aktive ederek bütün vücut fonksiyonlarını canlandırır. Hormon ve enzim seviyelerinin düzelmesine yardımcı olur. Hiçbir yan etkisi yoktur. Genel olarak anti aging ve özel olarak menopoz sendromları için güvenle kullanılıyor. Hem de 200 yıldır…
Özetle, doğal olan değişimlerden korkmayın. Menopoz doğal bir süreçtir. Yeter ki kendi iradenize, kendi yaşamınızı geliştirme yeteneğinize güvenin. Kendinize iyi bir doktor bulun, düzenli olarak kontrole gidin, tahlillerinizi yaptırın, sporunuzu programlayın, beslenmenize özen gösterin, su için ve antioksidanlardan yararlanın. Yeni şeyler öğrenmeye, okumaya, gezmeye, dostlara zaman ayırın ki beyniniz ve heyecanlarınız canlansın…