Bu mevsimde deniz ve güneşin cazibesine karşı koymak mümkün değil. Bütün yıl boyunca özlediğimiz günler geldi, geçiyor… Deniz kıyısında olmak, insanları nasıl da gevşetip dinlendiriyor. Suya girmek, yüzmek, dalgaların sesini dinlemek, özgür ve hafif giyinmek, açık havada olmak, gökyüzünü hissetmek, sohbetler, eğlenceler… Bunlar gerçekten doyumsuz zevkler! Gel gelelim, güneş ortalığı kasıp kavuruyor. Ne bulutlu havalarda güvendeyiz ne de suyun içinde! Ultraviyole ışınlarının büyük kısmı (%60-80 oranında) bulutlardan bile geçerek cilde ulaşıyor. Denizde ve havuzda, güneş ışınlarının şiddeti, yansımayla artıyor. UV ışınları suyun en az 30 santim altına kadar ulaşıyor.
Bugünün güneş ışınları yarının kırışıklıkları!
Bu ışınlar tüm bağışıklık sistemini bozuyor, kanser riskini ciddi ölçüde artırıyor! Güneş, yüzümüzün kırışmasına neden olurken, iç organlardaki yansımaları hastalıklarla ve erken yaşlanma ile kendini gösteriyor. Hepimizin takdirle karşıladığı Prof. Dr. Mehmet Öz de kitabında, genel olarak güneş hasarının ortaya çıkması için 30 yıl geçmesi gerektiğine yer veriyor ve 50 yaşında ortaya çıkan derin kırışıklıkların büyük bölümünün, 20’li yaşlarda güneşlenirken tohumlarının ekildiğini hatırlatıyor. Kulağımızın arkası, başımızda güneşle karşılaşmayan biricik yerimizdir. Bu nedenle yüz cildimizin en bozulmamış, orijinal halini incelemek gerektiğinde orayı referans alırız. Şöyle bir dikkat ederseniz, vücudumuzun güneş görmeyen yerlerinde kırışıklıktan bahsedemeyiz. Sarkmalar veya başka cilt sorunları olabilir ama kırışıklık çizgileri yoktur. Çünkü kırışıklıkların nedeni güneş hasarlarıdır.
Güneş kremleri kökten çözüm değil!
Uzun yıllardır cildimizi güneşten korumak için SPF (Sun protection factor yani güneşten koruma faktörü) adı verilen ürünleri öneriyoruz. Bunlar gerçekten yararlıdır. Güneş hasarlarının bir kısmını önlerler. Ancak güneşten koruyucuların kullanımı oldukça yaygın hale gelmesine rağmen (özellikle Amerika’da), cilt kanserleri azalmıyor. Bazı araştırmalara göre bu ürünler cildi yanıklardan ve yaşlanmaktan kısmen korumakla birlikte, serbest radikallerin bağışıklık sistemimizi zayıflatmasını önleyemiyor.
Antioksidanları hayatınızın tam ortasına alın
Güneş ışınları vücudumuzdaki serbest radikalleri artıran en önemli etkenlerden biridir. Bu sizin için ne ifade eder? Doktorlar için bağışıklık sisteminin zayıflaması ve tüm hastalıklara davetiye çıkarılması anlamına gelir. Derimiz, beynimiz, dolaşım sistemi, kalbimiz, kanser türleri ve aklınıza gelebilecek her türlü yaşamsal işlev tehlike altına girer. Bağışıklık sistemimizi koruyabilecek en etkili destek antioksidanlardır. Bu nedenle güneş yükseldikçe antioksidanların sağlığımız için önemi artar. Aslında yazın tamamen eve kapanamayacağımıza göre hepimiz daha fazla antioksidan almalıyız ve tabii gıdalardan azami ölçüde yararlanmalıyız.
Güneşe karşı savaşta, C ve E vitaminleri
Piyasada her bütçeye uygun, gayet değerli antioksidanları bir araya getiren çoklu vitamin tabletleri bulabiliriz. Bunlar oldukça kullanışlı olmakla birlikte içeriğindeki A-C ve E vitamini miktarlarına dikkat etmeliyiz. Çünkü serbest radikallerle mücadelede bu vitaminlerin kilit bir önemi vardır. C Vitamini kesinlikle direncinizi geliştirir ve tahribatı onarır. Derinizdeki kollajen miktarını, kanser hücreleri ile savaşan T-lenfositlerini artırır. Yemeklerden yarım saat kadar önce, sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez 500 mg’lık C vitamini alın, tabii bol su ile. Çünkü C vitamini suda çözülür. Bu dozu tatilde 2000 mg’a kadar çıkarabilirsiniz. Ama daha fazlası ters etkiye yol açar. E vitaminini yemek yerken kullanın. Çünkü bu vitamin yağda çözünür. Günlük ideal doz 400 IU’dur. Bazı doktorlar 800 IU’ya kadar çıkılmasını önerirler. Bence 400 IU yeterlidir. C Vitamini ile E vitamini birlikte alındığında, bunlara bir de selenyum eklendiğinde her ikisinin de etkisi artar. Yaptıkları işler o küçücük haplardan beklenmeyecek kadar yararlıdır; hücrelerdeki enerjiyi artırırlar ve bütün yönleriyle yaşlanmaya karşı savaşırlar. Güneş yıkım yaparken, onlar var güçleriyle onarırlar.
A Vitamini ve Beta karoten
A vitamini, cildimizin ve bağışıklık sisteminin en önemli desteklerinden biridir. Akneli veya güneşten hasar görmüş ciltlere A vitamini tedavisi uygulanır. Güneşten gelen ultraviyole radyasyonu, vücudumuzdaki A vitaminin azalmasına yol açar. Bu pratik olarak cildin kalınlaşması, kabalaşması ve kırışması anlamına gelir. Ve tabii kansere davetiye çıkarır… Yağda eridiği için A vitamini vücutta depolanır ve fazlası zararlıdır. A vitamininin değişik bir formu olan beta karotenlerin ise böyle bir tehlikesi yoktur. A vitamini için günlük doz, 5000 IU’dur. Yemeklerle birlikte alınması daha yararlıdır. Tatile giderken yanımıza güneşten koruyucumuzu, gözlüklerimizi, şapkalarımızı ve bir de vitaminlerimizi alacağız. Plaj çantamızı ise meşrubatlar yerine meyvelerle dolduracağız.
Yorumlar
Yorum
Leave a Comment