Deyim ve atasözleri hep yaşanılan olayların sonucunda söylenen sözlerdir. İçinde hep yaşanmışlıklar ve çıkarılan büyük dersler vardır. Bu yüzden “nerede hareket orada bereket” sözü çok doğrudur. Herkes spor yapmanızı öneriyor, bir sürü spor yöntemleri söylüyor ama spor doğanızda olan bir şey, size zorla yaptırılan bir şey değil. Atalarımız yemek yiyebilmek için avlanmak zorundaydı, bunun içinde bir emek ve çaba harcamak zorundaydı. Şimdi iş yerlerinde bir masaya oturup, bir ekrana bakıyoruz bol bol. Genlerimizi değişime zorluyoruz, bu değişim kolay olmayacak biliyoruz. Ama bu konuda vücudumuza yardım etmek zorundayız. Günde 3-4 saat spor yapmanızı önermiyoruz biz, ufak tefek egzersizler ile uzun ve sağlıklı yaşamın elinizin altında olduğunu söylüyoruz. Bir günlük yaşamımızı gözümüzün önüne getirelim şöyle… Her gün yeniden, en kısa yoldan işimize ulaşmak, tatil günlerinde kıpırdamadan yatmak ya da televizyon karşısında oturmak eğilimindeyiz. Kendimizi önemsemek ya da şımartmak adına yaptıklarımız; kuaföre gitmekten, alışveriş yapmaktan ya da doktor doktor gezmekten, televizyon karşısında uyuklamaktan, bir yerde oturup içki içmekten öteye geçmiyor. Sonuç olarak enerjimiz ve performansımız, gün geçtikçe düşüyor!
Atanızı anlayarak yola çıkın…
İnsan, milyonlarca yıl önce, ormanlarda avlanan, bitkilerle tohumları toplayan bir canlı türü olarak yaratılmıştır. Eklemlerimiz, kaslarımız, zihinsel canlılığımız, hormonal fonksiyonlarımız, metabolik aktivitemiz, kandaki şekerin hücrelere aktarımı tümü bu hareketli tasarıma göre ayarlanmıştır. Zekamızla tuzaklar kurup kendimizi kandırabiliriz ama vücudumuzun doğası bu mazeretlere aldanmaz. Hareket olmayan yerde yaşam yoktur! Sağlığı geliştirmenin ve kendimizi huzurlu hissetmenin en ucuz, en etkili yolu fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Düzenli hareket veya spor ulaşabileceğimiz en etkili “anti aging” tedavisidir.
Küçük spor hareketleri ile başlayın
En hafif fiziksel aktivite bile, ilk andan itibaren insanın moralini yükseltir, sinirlerini yatıştırır, zihnini dinlendirir, iyimserlik ve neşe yaratır. Düzenli olarak devam ederseniz; uykularınızı düzene sokar, kaslarınızın gücünü arttırır, eklemleri, bağ dokularını, tendonları ve kemikleri güçlendirir. Aynı zamanda tüm kan dolaşımını canlandırır ve kalp atışlarınızı ayarlar. Kaslarınızı pompalayarak, vücutta biriken atık maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Hormon seviyelerini ve metabolizmayı düzenler, savunma sistemini güçlendirir ve birçok hastalığı önler. Kireçlenmeler, fıtıklaşmalar, denge bozuklukları, diyabet, kalp hastalıkları, tansiyon, kemik erimesi ve bazı kanser türleri bile bunların arasında sayılabilir.
Doğaya yabancılaşan bizler kendimize değil, teknolojiye sarıldık
Eskiden insanların çok daha az şeye ihtiyaçları vardı. Onların en büyük serveti sahip oldukları enerjiydi. Yıllardır tüm yatırımlar her şeye ve daha çok şeye, oturduğumuz yerde sahip olabilmemiz için yapılıyor. Sosyalleşme yerine televizyonu, ziyaret yerine telefonu, yürüme yerine otomobilleri, dünyanın öbür ucuna ulaşmak için interneti geliştirdik. Ya gıdalar, her gün yeni bir teknolojiyle daha hızlı üretim yolunu seçiyoruz. Sonuç, bozulmuş gıda kalitesi ve gelişen tıp ile ilaç sanayi oluyor. Kuşkusuz artık daha çok paraya ihtiyacımız var. Çünkü tüm yaşam gibi ihtiyaçlarımız da yapay bir hale geldi. Gece gündüz çalışarak kazandıklarımızı; sağlığımıza, ilaçlara, doğamıza aykırı koşullardaki yaşamın yarattığı depresyonları azaltmaya, alışverişe, bizi oturduğumuz yere mıhlayan teknoloji ürünlerine harcamak zorundayız! Ve daima daha fazla çalışmak ve daha fazla kazanmak zorundayız! Yani kendi elimizle kazdığımız dipsiz bir kuyuya düşmüş bulunuyoruz.
Hareketsiz kaldığınız andan itibaren vücudunuzda neler oluyor biliyor musunuz?
– Hareketsizlik halinde duygular, tepkiler, davranışlar, yavaşlayarak zihin durgunlaşır. Düşünme ve tepki verme yeteneği giderek kaybolur.
– Kullanılmayan kaslar hızla zayıflarlar. Sonuçta vücudumuz içi boş bir çuval gibi sarkar ve gücünü kaybeder. Zamanla vücut koordinasyonu ve denge bozulmaya başlar.
– Kemik yapısını güçlendirebilen tek şey, onları biraz zorlamaktır. Onları zorlamazsanız, kemikler incelir, taşıma gücü azalır, çatlar ve kırılır.
– Spor ve hareket, bir bakıma eklemleri yağlar ve onların oynak kalmasını sağlar.
– Hareketsizlik kalp kaslarının zayıf düşmesine yol açar. Bunun sonucunda diğer organlara kan pompalanması güçleşir, kan basıncı bozulur ve kanda pıhtılaşma görülür. Bütün bunlar kalp ve damar hastalıklarına, nefes darlığına, beyinde tahribata yol açar.
– Hareketsiz kalırsanız, nefesiniz gitgide daralır, içinize yeteri kadar hava ve oksijen alamazsınız ve öksürme yeteneğiniz kaybolur. Öksüremeyince akciğerlerimizi nasıl koruruz?
– Hareket etmezseniz kabızlık kaçınılmazdır. Zamanla böbreklerin faaliyeti de yavaşlar, idrar azalır, sodyum, kalsiyum kaybı başlar, böbrek taşları baş gösterir.
– Hareketsiz bir yaşam sürerseniz çabucak yaşlanırsınız. Vücudunuz kendini yenilemekten aciz kalır. Hormonlar ve enzim üretimi erkenden tükenir, metabolizmanız bozulur.
Hiç olmazsa haftada 2-3 kere günde 30-45 dakika tempolu yürüyüş yapmak için ne engeliniz olabilir? Yürüyüşe her çıktığınızda fazla olmamak kaydıyla biraz da terlerseniz kendiniz için harika bir şey yapmış olursunuz. Terleme vücudunuzdaki toksinleri atmanıza yardımcı olur. Terleyecek kadar yürümüş olmak kalbinizi güçlendirir ve vücudunuza giren oksijeni arttırır. Hareket size yaşanacak daha pek çok güzel, sağlıklı, keyifli yıllar vaat eder, ömrünüzü uzatır ve yaşam kalitenizi arttırır.