Yavaş Ye, Yavaş Yaşa, Yavaş Öl…

Yaşadığımız hayatta artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Otomobiller, yemekler, ilişkiler hepsi bir hız yarışına girmiş gibi…

Annelerimizi, ninelerimizi dinlemeye başladığımızda onların yavaş hayatları varken hem daha mutlu hem de daha sağlıklı olduklarını anlıyoruz.

Bu sadece benim ailemden kaynaklı olamaz, eminim ki tüm dünyanın genel sorunu. İşte bu sorun insanların yaşam şeklini o kadar etkiliyor ki ileride eğer değişiklikler yapmazsak genetik kodumuza işleyecek ve nesilden nesile geçecek. “Hızlı” yaşamın hızlı sorununları da oluyor. Klasik cümledir, hızlı yaşa hızlı öl…

Evet biz bugün hızlı yaşayıp yavaş ölmek istiyoruz. Sizce bu mümkün mü?

Batı’nın bu hızlı yaşamına cevap çok uzun yıllar sonra 2001 yılında, Japonya, Iwate vilayetinden geldi.

Bir reklam kampanyasıydı aslında, yani bize hızlı yaşayın diyenler bu sefer yavaş yaşayın diyorlardı.

Tüm bilboardlarda temel slogan “ … hızında çabuk gitmeyin”di. O kadar çabuk benimsendi ki tüm Japonya’ya yayılması uzun sürmedi. Ülkedeki düşünce ise şuydu: Evet, hız bize ekonomik refah getirdi. Ucuz, kolay ve verimli bir yaşam sundu ama aynı zamanda insanlarda, toplumlarda hastalıklar oluşmaya ve çevre kirliliği artmaya başladı. Yavaş, rahat ve konforlu yaşam şekli için “yavaş hayat” aynı zamanda kitle üretimi, tüketimi ve vardiya çalışma saatlerine inat “Yavaş yaşam manifestosu” yayınlandı. Bu 8 madde şunlardan oluşuyor.

1. Yavaş adım: Trafik kazalarını azaltmak ve uyumlu bir yaşamı sürdürmek için yürüyüş kültürü topluma kazandırılmalıdır.

2. Yavaş giyim: Otantik dokumaların kullanıldığı kıyafetleri kullanmaya çalışmak. Dokuma ve boyalı kumaşlar dahil olmak üzere geleneksel giyim tarzına yönelmek.

3. Yavaş yemek: Yine geleneksel yemekleri tercih etmek ve yemeklerin yapımı sırasında doğal malzeme kullanmak

4. Yavaş ev: Ahşap, bambu, kağıt ve inşası sırasında doğaya saygılı evler yapmak. Ayrıca en az 100 yıl dayanıklı olan, yapımı sırasında çevreyi en az kirleten malzemeleri tercih etmek.

5. Yavaş sanayi: Tarım, ormancılık gibi alanların teşvik edilmesi. İnsanların ormanlara özen göstermesi ve insan emeği ile sürdürülebilir tarıma geçmek. Çünkü çiftlikler ve yeşil turizm doğaya uygun çeşitlerdendir.

6. Yavaş eğitim: Akademik başarının daha az öne çıktığı, insanların ömürleri boyunca sanat, hobi ve spor keyfini çıkarabilecekleri bir toplum oluşturmak. Ve tüm nesillerin birbiri ile iyi iletişimi kurabilmelerini sağlamak.

7. Yavaş yaşlanma: Huzurlu, mutlu ve az hasta olan insanların ömürlerini düzgün geçirmelerini ve hayatları boyunca kendilerine güvenmelerini sağlamaya yönelik alınacak tedbirler.

8.Yavaş yaşam: Bu yaşam felsefesinde kaynak ve enerji tasarrufu, doğa ve mevsimler hayatımızı canlı tutar. Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik sistem insanın sürekli büyümesini, büyümek içinde çok çalışıp, meşgul olmasını içeriyor. Ayrıca aşırı verimlilik için artan talebi karşılamak adına “hızlı” şeyler yapmak zorundayız. Tüm sistem tamamen bu cümle üzerine dönmektedir.

Bugün yaşamaya çalıştığımız sistemde hızlı yaşam yüzünden stres yaşıyoruz. Stresin vücudumuza biriktirdiği negatif yük yüzünden kalbimiz tekliyor. Cildimiz hem bakımsız kalıyor hem de fast food ürünleri nedeniyle sağlıklı beslenmiyor.

Sağlıklı beslenemeyen vücudumuzda hızlı rahatsızlıklar ve ciltte aşırı miktarda kırışıklıklar meydana geliyor. Ayrıca hızlı yaşamın hem iş hayatında sürekli iş yetiştirme çabası hem de vücudumuza yeterince verilmeyen önem özellikle erkeklerde fazla olmak üzere saç dökülmesine neden oluyor.

İşin ilginç yanı 2001 yılında Doğu’dan yükselen bu yavaş güneş bugün Batı’yı etkisi altına almışken, doğduğu topraklarda yerinde saymasıdır. Global düzende özellikle tek tip beslenme ve spor insanları robotlaştırırken dermotolojik anlamda savaşımız “hız” üzerine oluyor.

Batı’da artık yavaş yaşam, yavaş yemek, yavaş sporlar (yoga, thi chi vb.) spalar trend olurken, evlerde az eşya bulundurmak, az ama sağlıklı yemek yemek insanları daha mutlu ediyor. Ne yazık ki bu olumsuz anlamdaki değişimden bizler de nasibimizi alıyoruz.

Şöyle çok uzaklara gitmeden ailenizde eşiniz, çocuklarınız hangi “hızlı” hayatı seçerken, siz farkında olmadan destekliyorsunuz?

Sorunun cevabı “hızlı” kavramının “yavaş” kavramıyla yer değiştirmesiyle sizlerde hayat bulacak.

Değişime önce kendinizden sonra ailenizden başlayın…

Yorumlar

Yorum

yasemin amato: 1965 yılında İran'nın Tebriz kentinde doğmuştur. 1983 yılından itibaren Türkiye'de yaşamaktadır. 1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra, ihtisasını aynı üniversitenin Dermatoloji Ana Bilim Dalı'nda yaptı. Kozmetik dermatolojiye olan tutkusunu geliştirmek için İngiltere'ye gidip Birmingham'da dermatoloji kursuna katıldı. 1995 yılında ABD'nin Dallas eyaletinde Kollajen enjeksiyonları hakkında eğitim aldı. 1996 yılında Paris'te dünyanın en ünlü uzmanlarından (Dr.Benjamin Asher, David Goldberg, Dr. Legrand, Dr. J.Le Coz, Dr.Laglen) değişik dolgu maddeleri enjeksiyonları, botoks ve mezoterapi eğitimi gördü. Türkiye'ye dönünce YASEMEN adında bir kozmetik dermatoloji merkezi açarak, İzmir'de ilk kez dolgu, botoks, mezoterapi, lazer epilasyon, kalıcı makyaj ve mikrodermabrazyon uygulamalarını başlattı. 2004 yılında Doğan Yayınevi'nden çıkan "Güzel ol, Bugün, Yarın ve Daima" isimli bir kitap yazmıştır. 2009 yılında "Yaşlanmayı erteleyin" "Evde güzellik ve bakım sırları" "Güzel dokunuşlar" isimli kitapları yayınlanmıştır. 2004 yılından itibaren Şamdan plus, Diva, Sabah Gazetesi'nin eki Günaydın, Hürriyet Aile, Kuşhan Diyet, Karşıyaka LIFE, ESİAD dergileri gibi yayınlarda köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca 1994 yılından beri Ticaret Europe üyesidir. Kendisi bir çok televizyon programlarında, üniversite içi seminerlerde, konferanslarda, ulusal ve uluslararası kongre ve seminerlerde konuşmacı olarak katılmıştır. Dr. Yasemin Fatih Amato evli ve bir çocuk annesidir.
Related Post
Leave a Comment